Op. Dr. Âzer Aras Uluğ
TürkçeEnglishGermanArabiaRussian
Menü

Evlilikte cinsellik neden biter?

Evlilikte Seksin Bitmesinin Nedenleri

Evliliklerde ya da uzun süreli ilişkilerde cinsel hayat, zamanla monotonlaşıp sıkıcı bir hal alabiliyor, eskiden olduğu kadar keyifli ve renkli olmayabiliyor. İşte bunun bazı nedenleri.

Cinsellik, penisin vajinaya girişinin ötesinde bir eylemdir. Görüntüde iki beden birbiriyle sevişir ama daha derinde zihinler, geçmiş yaşamlar, sosyal tabular, sosyal kabuller çiflerin biribiri arasında karşılaşır. Bu nedenle cinsel sorunlarda genelleme yapmak, bu kesindir demek, neden şudur demek pek mümkün değildir.

Evlilikte cinsellik neden biter?

Toplumsal Cinsel Mitler

Her çiftin zihninde cinsel mitler ayrı ayrı vardır. Cinsel yaşamlarını çok güçlü ve derinden etkiler. Örn: ‘kadınların cinsel isteği azdır, kadınlar cinsellik istemez’ şeklindeki cinsel mit. Böyle düşünen bir kadın, cinsellik istememesi gerektiğini düşünüyor ve cinselliği başlatmakta bu durumda hep erkeğe kalıyor.

Yıllar geçtikçe aralarında hep bir isteyen ve veren dengesi oluşuyor. Birinden sürekli olarak bir şey istemek ya da birinin sürekli olarak bıkmadan usanmadan sizden bir şey talep etmesi, sizde o talep edilene karşı yani cinsellik isteksizlikle sonuçlanır. Zaman içinde bu uyumsuzluk cinsel mutluluğunu olumsuz etkiler. Talep edende (erkek) kendinden istenmemesini şu şekilde algılar. Zaman içinde ‘’sevilmiyorum arzulanmıyorum’’ diye düşünerek başka cinsel sorunlar geliştirmesine ya da sadakatsizlik gibi eylemlere yan yollara başvurmasına neden olabiliyor.

Genel toplumuzda bu cinsel mit erkekler tarafından ne yazık ki benimsenmiştir. Cinselliği isteyen kadın, erkeğin tabuları yüzünden hafif meşrep olarak algılanabilir.

Psikodinamik Yaşantılara Bağlı Cinsel İsteksizlik

Çocukken karşı cins ebeveyne karşı duyulan ödipal kompleks sonucu kişinin bilinç altında oluşan iç çatışma, rakip olarak baş edemediği hem cins ebeveyni ile özdeşim kurularak bu iç çatışma çözümlenir. Bu çatışmanın izleri kişinin ruhsal yapısında önemli bir yer tutar.

Çocuklarının annesi olarak tanımladığı bir eş, anne imgesi ile özdeşleştirilmişse insana dair en güçlü tabulardan birisi olan ensest tabusu bilinç dışı süreçte kadını kutsallaştırır ve artık anne olarak algılanan eşiyle sevişmesine ne yazık ki mâni olur. Bu duruma ‘’Kutsal Madonna Sendromu’’ olarak adlandırıyoruz ve toplumda çok yaygın görülüyor. Bu erkeklerin bilinç altında "insan karısını, çocuklarının anasını ..... mi?" Cümlesi vardır ve bu cümle, bu sorunun en iyi bir özetidir aslında.

Doğum sonrası eşler, çoğunlukla da kadın bir bebeğin bakımıyla ilgilenir. Bebek yoğun olarak bedensel, duygusal, ruhsal ve fiziksel yardıma ihtiyacı olan bir birey vardır. Kadın böylece ebeveynliğe çok odaklanır. Bu durum aslında evrimsel ve biyolojik süreç olarak bir gerekliliktir. Ancak zaman içinde dengelenmesi ve kadının yeniden sadece anne değil kadın olduğunu da hatırlaması gereklidir. Hem ebeveyn olarak kadının kadın olarak kendini hatırlamasına hem de kadının kendi ruhsal süreçleri için buna ihtiyaç vardır. Ayrıca çocuğun anneden ayrılması bireyselleşmesi açısından bu durum önemlidir.

Günlük yaşamın getirdikleri ve çiftin ilişkisinin duygusal anlamları cinselliği olumsuz etkileyebilir. Esasında bunların hiçbiri evliliğe özgü değildir. Uzun soluklu ilişkilerde bu tip handikaplar yaşanması çok da şaşırtıcı değildir. Uzun süreli ilişkilerde seksin biteceği düşüncesi çok yanlıştır. Çift olarak eğer siz cinselliğinizi önemsiyorsanız, bu sorunlar kronikleşmeden çift gayreti ile ya da profesyonel destekle çözülebiliyorsunuz.

Peki çözülmezse?

Elbette herkesin evlilikten beklentisi çok farklıdır. Cinselliğin çiftin yakınlığı için en önemli faktör olduğunu unutmamanız gerekir. Seks olmadan evliliği sürdürmek duygusallığa ve hayatınızda mutlaka olumsuz etkiler yapacaktır.

Hastalarıma hep söylerim, iyi bir ilişki dört bacaklı masa gibidir: Cinsellik, sevgi, saygı, güven ve tek bacağı olmadığında masanın taşıyacağı ağırlık arttıkça masa devrilir.

Evlilikte seksin bitmesinin bunların dışında birçok farklı nedeninin olabileceği okurken akılda tutulmalı.

Evlilik Cinsel Hayatı Öldürür! Ne yazık ki böyle bir gerçeklik var!

Araştırmalar sadece ülkemiz için değil genel olarak dünyada da evli çiftlerin bir süre sonra cinsellikten uzaklaştıklarını gösteriyorlar. Araştırmalar, Türkiye'deki her 10 kadından 8’nin orgazm olamadığını her 10 erkekten 7’sinin de performans sorunu yaşadığını bildiriyor.

Cinsellik hayatımız için önemli bir meseledir. Tabii içine doğduğumuz toplum, aile, sistem ve kültür etkisiyle kadın ve erkek çok doğru cinsel bilgilerle yetişmiyorlar. Öyle ki evli çiftlerle olan konuşmalarımda mesela genellikle cinselliği erkeğin başlatması gereken eylem olarak görüyorlar. Bu yanlış cinsel inanışlara ek olarak kadının istemesi’ canının çekmesi sanki çok banal aşağılık kötü bir şeymiş’ gibi geliyor insanlara. Sadece erkeklerin hakkı ya da erkeklerin istediği bir şeymiş gibi bir durum var. Bu konu çok önemli bir şey olduğunun altını çizerek söylüyorum.

Ülkemizdeki cinsellikteki en temel sorunlardan birisi ‘kadının doğurmasına serbest, sevişmesinin yasak olmasıdır’ Kadınlarımız evlilik adına bile zulmediyoruz. Sonra da yok neden isteksiz, yok neden evlilikte cinselliğimiz azaldı, neden cinsellikten soğuduk diye araştırıyoruz.

Dürüst olmak gerekirse, çoğu evlilikte Türkiye'de ya yataklar ayrılmış, ya odalar ayrılmıştır. Evli çiftler ne yazık ki birbirinden uzaklaşmıştır. Çalışmalarda ve benim gözlemlerime dayanarak birkaç sebebi var. Hormonal sorunlar ve organik hastalıkların haricinde cinsel uyumsuzluk sorunu çok sık gördüğümüz bir sorundur. Cinsel ten uyumu dediğimiz proçes, ya kaybolduğu, ya hiç oluşmadığı ya da taraflardan birinin vazgeçmesi olarak karşımıza gelebiliyor.

Neden önemlidir evlilikte cinsellik?

Bir evlilikle cinsellik evliliğin tutkalıdır yani sigortasıdır. İlişkiyi, kadını ve erkeği bir arada tutar. Geri kalan sebepler kadın erkeğin birbirlerine o teslim olabilmeleridir. Kadın ve erkeğin birbirlerine çekinmeden soyunabilmeleri gereklidir.

Partnerimiz tarafından arzulandığımızda kendimizi çok iyi hissediyoruz, bir övgü aldığımızda çok iyi hissediyoruz. Kendimizi tam ve bütün halde hissediyoruz. Evlilikte cinsellik bitmeye başladığında, araya mesafeler girdiğinde çiftler insanlar ister istemez olumsuz etkileniyorlar. Maalesef eksik kaldığında biliyorsunuz evliliklerde taraflardan bir tanesi de bu eksik kalan kaynağını dışarıda tamamlamaya çalışıyor. Ondan sonrasını zaten biliyorsunuz Sadakatsizlik ve boşanma süreci.

En temel şeylerden biri dokunmak. Biz dokunmayı pek bilemeyen bir toplumuz. Önce ruhuna dokunursun, sonra gözlerinle dokunursun, o sıcaklık ve sevgiyle ardından o insana dokunursun. Duyu teması özünde iyileştirici bir etkiye sahip olmasına rağmen biz ülke olarak bu dokunma işini çok yapmıyoruz ya da beceremiyoruz.

Biz ilk önce ruhsal varlıklarız sonra da görsel. Evliliklerde soğukluğun sebeplerinde birisi de cinsellik sırasında duygusal bir alışveriş çift arasında olmadığında, kadının ya da erkeğin duygularını partneri tarafından fark edilip görülmediğinde kadın çöküntüye uğruyor. Türk erkekleri de cinsel olarak arzulanmadıklarında, kendilerine hakaret edilmiş gibi hissediyorlar.

Eşinin soğuk olması ya da sırtını dönmesi ya da gönülsüz ya da isteksiz olması neredeyse onları çok ama çok kötü hissettiren kişiliklerine bir hakaret gibi yetersiz değersiz arızalıymış ve istenmemiş gibi hissettiriyor.

Çoğu erkek bünyesi için kaldırması çok da kolay bir şey değildir. Baş etmesi kolay bir şey değildir. Ondan sonrada çiftin tartışmaları başlıyor. Zaten bir çiftin cinsel yaşamları açısından tartışmalar başladığında birbirlerinden soğuması da kaçınılmazdır. Bu anlamda birbirimize dokunmayı bilmek ve duygusal alışverişi yapmak çok ama çok kıymetlidir. Keyifli bir cinsel hayat için kadın ve erkeğin bağını güçlendiren, sosyal anlamda kendilerine öz güven kazandıran, serotonin, oksitosin ve dopamin gibi birçok hormonun salgılandığı biyolojik anlamda bünyemize çok iyi gelen bir süreçtir cinsel yaşam.

Cinsel anlamdaki sorunlarınızı önemsemeniz gerektiğini düşünüyorum. Muhakkak profesyonellerle başvurun. Bu sorunu iki yetişkin insan olarak niyet etmek, bir şekilde çözülmesi gerektiğini düşünmek lazımdır. 10 yıllık 15 yıllık 25 yıllık evliliklerde en azından ortalama olarak haftada 2 defa kadın ve erkeğin kendilerine, birbirlerine dokunmasını, birbirlerine hazırlanmaları ve cinsel anlamda bir araya gelmelerini önemsiyoruz. Bütün bunları konuşmak bizim toplumumuz için, hepimiz için biraz zor mu tabi ki zor biliyorum.

O annelik kutsal deyimi kadını öyle bir yere koydu ki, sadece doğum, bakım veren kutsal bir varlık olarak kabul ettik. Kadının cinsel arzuları ihtiyaçları olamaz dedik. Siz kadınlar kendi bedenlerinizi tanıyarak sürece başlamalısınız. Kadınlar ailelerinden cinselliğe yönelik çok katı düşünceler, savunmaya yönelik bilgiler aldıklarından, baba ve ağabeylerden de başka türlü korumacılık ile ilgili bilgilerden ötürü, cinsel kimliğini ve cinsel enerjisini evlilik öncesi sağlıklı bir seviyeye getirme şansı bulamıyorlar. Çoğu kez evlilikle beraber bir anda masaya gelen bir konu olarak zorlanıyorlar. Erkeklerimizin biraz daha sabırlı ve anlayışlı olması gerekmektedir.

Ömür boyu birlikte yaşamak için evleniyoruz ve cinsellik her anlamda bizim ihtiyacımız. Onun içinde işbirliği içinde, daha yakın olabildiğimizde birbirimize kaliteli vakit ayırdığımızda, kaliteli dokunuşları sunduğumuzda, tatlı dilli olduğumuzda çok kaliteli cinsellik yaşanabilmektedir. Yıllarca kadınlar erkeklere cinsellikle ceza verdiler. Erkeklerde şimdi günümüzde bunun intikamını alıyorlar. Kadınları, ilgi, romantizm ve ilişkiden mahrum bırakıyorlar. İşte yani bu anlamda cinsellik toplumsal bir meseledir. Evlilik çok önemli bir kurumdur. Çok kaliteli olmalıdır. Temellerinin sağlam atılması ondan sonra da o ayakların doğru şekilde çakılması lazım ki o temele ki biz yükselebilelim. Mutlu aile mutlu çocuk mutlu toplumun olabilsin.

Türkiye'de cinsel soğukluğun olması çok sık rastlanan ve genelde de sebebinin kadının duygusal ihtiyaçlarını karşılamasıdır. Erkeğimiz bunu bilmiyor bilse de görmezden geliyor. Dokunmak, birlikte kaliteli vakitler geçirmek son derece bir birleştirici ve iyileştirici bir etkiye sahiptir. Mutlaka çift olarak ortak bir dilin oluşturuluyor olması lazım. Kesinlikle bu tek taraflı değil, her iki tarafın da gönüllü olması, iyileştirmeye yönelik adım atıyor olması lazımdır.

En özgür olacağımız alanlardan olan cinsel yaşam, birbirimize en özel alanda, en özel zamanda o özgürlük hakkını tanımamız gereken zamandır. Sadece erkekler cinsel baskın değildir. Burada eşitler arası bir ilişkiden söz ediyorum. İster hoşunuza gitsin ister gitmesin kadın ve erkek cinsellikten eşit zevk alma hakkına sahiptir. Eşit haklara sahiptir. Eşit arzulara sahiptir. Eşit ihtiyaçlara sahiptir. Bunu artık kanıksayarak birbirimize saygı göstermemiz gereklidir.

Güncelleme Tarihi: 10.04.2024
Op. Dr. Âzer Aras Uluğ
Editör
Op. Dr. Âzer Aras Uluğ
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır.
Tanı ve tedavi için mutlaka hekiminize başvurunuz.
Hasta Yorumları
Yorumlar
Bir sorunuz mu var?
İletişim Formu
Op. Dr. Âzer Aras UluğOp. Dr. Âzer Aras UluğKadın Hastalıkları, Kozmetik Jinekoloji ve Doğum
0501 242 1881
0501 242 1881